Ücretsiz Aids Testi Ücretsiz Aids Aşısı

14 Haziran 2009 Pazar

HIV Testi 
SIK SORULAN SORULAR
HIV NEDİR?
HIV Virüsünün Özellikleri Nelerdir?
HIV Virüsünün Tipleri Nelerdir?
HIV Pozitif/Negatif Ne Demektir?
HIV’in Bulaşma Yolları Nelerdir?
HIV Hangi Durumlarda Bulaşmaz?
HIV Virüsünden Nasıl Korunulur?
AIDS Nedir?
AIDS’in Belirtileri Nelerdir?
HIV’in Klinik Seyri Nasıldır?
Hastalığın İlerleyişini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
HIV Virüsüyle İlgili Laboratuar Testleri Nelerdir?
Anti-HIV Testi Nedir? Ne Zaman Yapılmalıdır?
P24 Antijen Testi Nedir? Ne zaman yapılmalıdır?
HIV PCR Testi Nedir? Ne zaman Yapılmalıdır?
Erken HIV virüsü Tespitinin Önemi Nedir?
AIDS’in Tedavisi var mıdır?
Test Öncesi HIV Danışmanlığı




Genel Bilgi 

Tüm dünyada bugün için yaklaşık 42 milyon kişinin HIV pozitif olduğu ve bu sayıya günde 8500, yılda 6 milyon yeni vakanın ilave olduğu kabul edilmektedir. 6 milyon yeni HIV vakasının;
% 90’ı gelişmekte olan ülkelerdedir.
% 15’i ise 15-25 yaş arasındadır ve bu vakaların da % 40’ı kadınlardan oluşmaktadır.
Tüm dünyada bugüne kadar yaklaşık 20 milyon kadar HIV kaynaklı ölüm görülmüştür (enfekte kişilerin yaklaşık yarısı).


HIV NEDİR?


HIV, AIDS’in etyolojik ajanı olan Human Immunodeficieny Virus (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) kelimelerinin baş harfleri kullanılarak adlandırılmıştır. Bu mikroorganizma bağışıklık sistemini tutarak bireyin savunma sistemini zayıflatan bir virüstür. Vücut bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi demek, daha önce kolayca baş edilebilen mikroorganizmalarla artık mücadele edemeyecek duruma gelinmesi demektir. Bu da basit bir enfeksiyonun bile ölümcül hal almasına sebep olabilmektedir. AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmektedir.


HIV Virüsünün Özellikleri Nelerdir?

HIV retrovirüs ailesinde yer alan bir RNA virüsüdür. Bu virüs en fazla lökositlerde (özellikle CD4 T hücrelerinde), vücut salgılarında, daha az olarak da beyin ve barsak hücrelerinde bulunur. İnsanda hücresel bağışıklıktan sorumlu olan CD4 T hücrelerinin ölümüne neden olarak hastalık yapar.

HIV Virüsünün Tipleri Nelerdir?

HIV virüsünün bilinen iki tipi vardır: HIV-1 ve HIV-2. Kuzey Amerika ve Avrupa'da yaygın olan tip genellikle HIV olarak adlandırılırken Batı Afrika'da seropozitif asemptomatik bireylerden izole edilen yeni subtipe HIV-2 adı verilmiştir. HIV-1 ve HIV-2 suşlarının birçok biyolojik karakterlerinin benzer olmasına karşın bazı farklılıkların olduğu saptanmıştır. Örneğin HIV-2 HIV-1'e göre seksüel ve vertikal yolla daha az bulaşma gözlenmektedir. Ayrıca HIV-1 ve HIV-2 serolojik ve moleküler yapı olarak daha kolaylıkla ayrılabilmektedir. HIV-1 ve HIV-2’nin genomunda iki önemli farklılık bulunmaktadır. HIV-1 de bulunan ‘vpu geni’ HIV-2 de bulunmamaktadır. Ayrıca HIV-2 de ilaveten HIV-1 de bulunmayan ‘vpx geni’ bulunmaktadır. 

Üste 

HIV Pozitif/Negatif Ne Demektir?

Kanında HIV virüsü bulunmayan kişilere "HIV negatif" denir. Bu kişiler aynı zamanda Anti-HIV testi (ELISA testi) negatif kişilerdir. Kanında HIV virüsü bulunan kişilere "HIV pozitif" veya "HIV enfeksiyonlu" denir. Bu kişiler aynı zamanda kanında antikor bulunan seropozitif (Anti-HIV testi=ELISA testi pozitif) kişilerdir.

Üste 

Türkiye'de HIV/AIDS olgu sayılarının artma nedenleri şöyle sıralanabilir;
Ülke nüfusunun genç olması, 
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgilerin kısıtlı olması, 
Turizm sektörünün ülkemizde ve tüm dünyada giderek gelişmesi: Ülkemize her geçen gün daha fazla sayıda turist gelmekte ve ülkemizden de yurtdışına çıkışlar giderek artmaktadır.
Damar içi madde kullanımının giderek artması: HIV/AIDS bulaş yolları arasında damar içi madde kullananlar ikinci sırayı oluşturmaktadır. Damar içi madde kullananların sayılarının giderek artması HIV enfekte olgu sayılarının da artmasına neden olmaktadır.


HIV’in Bulaşma Yolları Nelerdir?

Üç yolla bulaşabilir:

1. Cinsel İlişki: Tüm bulaşmaların % 80-85’i bu yolla olmaktadır. 
Korunmasız cinsel ilişki
Oral, vajinal, anal cinsel temas

Üste

2. Kan Yoluyla Bulaşma: Tüm bulaşmaların % 10-15’i bu yolla olmaktadır.
Kan veya kan ürünlerinin transfüzyonu (nakli)
İğne batması ve açık yaradan HIV ile temas yoluyla bulaşma
İntravenöz (damar içi) ilaç kullanıcıları arasında iğne paylaşımı

3. Perinatal Geçiş (Anneden bebeğine): Tüm bulaşmaların % 3-5’i bu yolla olmaktadır.
Hasta veya taşıyıcı anneden bebeğe anne karnında ya da doğumda
Hasta veya taşıyıcı anneden bebeğine emzirmeyle

Üste 

HIV Hangi Durumlarda Bulaşmaz? 

HIV/AIDS günlük yaşamda, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile bulaşmaz. HIV sağlam deriden geçmez.
El sıkışma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, sosyal öpüşme. 
Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı. 
Yiyecekler, içecekler, çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon
Tuvalet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam. 
Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, kedi, köpek ve diğer hayvanlarla yaşamak HIV’nin bulaşmasına neden olmaz.

Üste

HIV Virüsünden Nasıl Korunulur?
Cinsel ilişki HIV virüsünün en önemli bulaşma yoludur. HIV her türlü cinsel ilişki ile bulaşabilmektedir. Bu nedenle, cinsel ilişkide mutlaka koruyucu kılıf (kondom, prezervatif) kullanılması gerekmektedir. Kurduğunuz ilişkinin tehlikeli olmayacağını düşünseniz bile, prezervatif kullanmayı ihmal etmemek HIV gibi bir çok cinsel yolla bulaşan hastalığı önleyebilmektedir. Çoğu insan HIV’in hayat kadınlarında, uyuşturucu kullananlarda, eşcinsellerde bulunduğu ve kendisine bulaşmayacağı kanısındadır. Ancak, AIDS belirli bir sosyal grubun hastalığı değildir. Hastalık etkeni olan HIV; cins, ırk, renk, din, yaş farkı gözetmeden herkese bulaşabilmektedir. 
Kan naklinde AIDS testi yapılmamış kan asla kullanılmamalıdır. Test sonucu negatif olan kan kullanılmalıdır. 
Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne ve cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme-piercing-manikür-pedikür aletleri, akupunktur iğneleri, jilet ve makas kesinlikle kullanılmamalı ve kullanılmasına izin verilmemelidir.
HIV pozitif kişi, test sonucunu öğrendikten sonra kesinlikle kan vermemelidir. 
HIV’li sperm sıvısı, genital sıvı ve kan bulaşmış alet ve eşyanın yaralı dokuya teması ile de HIV’nin bulaşabileceği unutulmamalı, açık yaralar bantla kapatılmalıdır.

Üste 

AIDS Nedir? 

HIV’in neden olduğu bağışıklık sistemini etkileyen bulaşıcı bir hastalıktır.

AIDS’in Belirtileri Nelerdir?

HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre 3-15 yıl, hatta bazen daha uzun bir süre sonra ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler aşağıda verilmiştir:
Belirli bir nedene bağlı olmaksızın haftalarca süren derin bitkinlik,
2 ay içerisinde %10 dan fazla tanımlanamayan kilo kaybı,
Birkaç haftadan fazla süren sebebi açıklanamayan ateş, titreme ve gece terlemeleri,
İlk bakışta çürüğe benzeyen, ancak kaybolmayan, ağrısız, vücudun her yerinde bulunabilen düzgün, sert ve gittikçe büyüyen pembe-kızıl renkli lekeler,
Belirgin bir sebebi olmayan ve iki haftadan uzun süren koltuk altı ve boyun lenf bezlerinde şişlik,
Solunum güçlüğü ve kuru öksürük,
Ağızda devamlı beyaz lekeler bulunması, uçuklar,
Kronik diyare.

Üste
HIV’in Klinik Seyri Nasıldır?

1. Akut Retroviral Sendrom (Erken Dönem Belirtileri)

HIV’in alınmasından 1-6 hafta sonra hastaların önemli bir kısmı nonspesifik ateşli bir hastalık geçirmektedir. Bu tablo geçici ve birkaç hafta içerisinde kendiliğinden sınırlanan bir infeksiyon şeklindedir. Hastalarda:

-Ateş, 
-Halsizlik, yorgunluk,
-Döküntüler
-Başağrısı
-Farenjit
-Diyare saptanabilmektedir.

2. Asemptomatik Dönem (Semptomsuz Dönem)

Serokonversiyon döneminden sonra infekte kişiler "Asemptomatik Dönem"e girerler. Bu dönemde kişilerde hiçbir belirti ve bulgu yoktur, ama bulaştırıcıdırlar. Asemptomatik dönem 6.5-13 yıl (ortalama 8-10 yil) sürer. Ancak vakaların %20-30'u ortalama 1.5-5 yıl içerisinde bir sonraki döneme geçebilmektedir. Bu süreyi etkileyen faktörler virüsün alınma yolu, hastanın yaşı ve virüsün virülansıdır. Transfüzyon yolu ile bulaşmalarda virüs yükü daha fazla olduğundan süre 6 yıl olmakta, virüsü cinsel temasla alan homoseksüel erkeklerde ise bu süre 10-12 yıla uzamaktadır.
3. Semptomatik Evre (Geç Dönem Belirtileri)

Herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir, ancak genellikle 8 yıl kadar sonra gözlenmektedir. Bu dönemde genelde hayatı tehdit edici olmamakla birlikte tüberküloz, lokal fungal infeksiyonlar, lenfoma gözlenebilir.

Üste

Hastalığın İlerleyişini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Hastalığın edinilme yolu, 
Alınan HIV virüsünün yoğunluğu, 
Virüs suşunun virülansı, 
Cinsiyet, 
Konağın genetik yapısı, 
Tıbbi girişimlerdir.

Üste 

HIV Virüsüyle İlgili Laboratuar Testleri Nelerdir?

HIV virüsünü saptamaya yönelik laboratuar testleri virüsün vücuda giriş zamanına göre değişiklik göstermektedir. Bu testler şöyle sıralanmaktadır;
HIV PCR (viral DNA/RNA) (9-11 günden sonra)
p24 antijen testi (3 hafta-3 aylık dönem arasında)
ELISA (Anti-HIV) testi (3-6 aydan sonra)


Üste
Anti-HIV Testi Nedir? Ne Zaman Yapılmalıdır? 

HIV’in vücuda girişiyle birlikte, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti-HIV testi denir. HIV antikorlarının ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. Anti-HIV testinin pozitif olması kanda HIV virüsüne karşı antikorların olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle Anti-HIV testinin pozitif (seropozitif) olduğunu söyleyebilmemiz için Westernblot testi adı verilen doğrulama testininde yapılıp sonucunun pozitif bulunması gerekmektedir. Son yıllarda HIV virüsünün kandaki varlığının direkt kanıtlanması PCR (polymerase chain reaction = polimeraz zincir reaksiyonu) yöntemi ile de yapılabilmektedir.

Üste 

P24 Antijen Testi Nedir? Ne zaman yapılmalıdır?

P24 HIV virüsüne özgü viral bir proteindir. Bu proteinin vücutta saptanması virüs varlığını göstermektedir. Virüs bulaşmasından 3 hafta-3 aylık dönemde yapılması uygun bulunmaktadır.

HIV PCR Testi Nedir? Ne zaman Yapılmalıdır?

HIV virüsü gözle görülemeyecek kadar küçük bir organizmadır. Günümüzde enfeksiyon testlerinde PCR (polimeraz zincir reaksiyonu) tekniği kullanılmaya başlanmıştır. PCR tekniği virüsün genetik materyalinin çoğaltılarak ölçülecek ve tanımlanabilecek duruma gelmesini sağlar. Bu nedenle PCR testi erken evrede HIV virüsünün kanda tespitinde kullanılmaktadır. Enfekte olmuş bir kişinin kanında virüs bulunmasına rağmen erken dönemde virüse karşı antikor oluşmamaktadır. Şüpheli temastan 9-11 gün sonra HIV PCR testi ile virüs varlığı saptanabilmektedir. 28. günden itibaren PCR testinin virüsü saptama duyarlılığı ~%98-100 olarak bildirilmiştir. 

HIV PCR testi HIV şüphesi taşıyan herkes tarafından yaptırılabilir. PCR testi özellikle erken aşamada HIV virüs tespitinde kullanılmaktadır. Şüpheli ilişkiden sonra ve yenidoğanlarda HIV araştırmasının PCR tekniği ile yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Hepatit B, Hepatit C gibi kan yoluyla bulaşan ve daha bir çok enfeksiyon testinde günümüzde PCR tekniği altın standart olarak kabul edilmektedir. PCR testi ayrıca HIV pozitif kişilerde virüs miktarının ölçülmesi ve AIDS hastalarının tedaviye verdikleri yanıtın takibinde kullanılmaktadır. 

Üste

Erken HIV virüsü Tespitinin Önemi Nedir?

HIV virüsü kişiye bulaştığı ilk aşamada birçok hastalığa benzer belirtiler ortaya çıkmaktadır. Kişi bu dönemde AIDS hastalığının belirtilerini göstermemektedir ancak aktif olarak başkalarına virüs bulaştırabilmektedir. Korunmasız cinsel ilişki ile bulaşma gösteren HIV virüsü yine korunmasız ilişkilerle zincirleme olarak birçok insana bulaşabilmektedir. Virüsle mücadelede en iyi dönemin, enfeksiyonun ilk başladığı zaman olduğu düşünülmektedir. Güçlü, etkinliği kanıtlanmış, iyice test edilmiş kombinasyonlu anti-HIV tedavisini uygulamak da önemlidir. Teşhis veya tedavideki gecikme, virüsün kendisini yenilemesi, mutasyonlar oluşturması, bağışıklık sisteminde yayılması ve CD4 hücrelerine zarar vermesi için virüse fırsat tanımaktadır. Dolayısıyla, erken teşhis ve tedavi, direnç oluşmasını önlemede büyük öneme sahiptir. Tedavinin amacı, virüsün yeniden oluşmasını önlemektir. Böylece, mutasyon ve direnç geliştirme ihtimali azalmaktadır. Bağışıklık sistemi, hastalığın başlangıç aşamalarında genellikle sağlıklı durumdadır. Bu durum, anti-HIV ilaç tedavisinin daha etkili olmasını sağlamaktadır. Ayrıca, erken tedavi , virüsün, tedaviye dirençli olabilen birçok mutasyon geliştirme olasılığını azaltmaktadır. Bu iki fikir, (etkili ilaç tedavisinin kullanılması ve tedaviye erken başlanması) anti-HIV tedavisiyle ilgili “sıkı vur, erken vur” olarak ifade edilebilecek popüler ekolün temelini oluşturmaktadır.


AIDS’in Tedavisi var mıdır? 

AIDS’in tedavisinde olumlu gelişmeler vardır. Retrovirüs grubunda bulunan HIV virüsüne etkili oldukları bilinen antiretroviral adı verilen ilaçlar elde edilmiştir. Bu ilaçlardan farklı etki mekanizmaları olanların ikisinin ya da üçünün birlikte kullanımıyla başarılı tedavinin mümkün olduğu bildirilmektedir. Tedavinin ana amacı: kandaki virüs miktarını gösteren viral yükün baskılanıp en alt düzeye indirilmesi hatta yok edilmesi, bağışıklık sisteminin korunması, HIV enfeksiyonunun etkilerinin azaltılması, yaşam kalitesinin artırılması, AIDS’den ölüm oranının azaltılmasıdır. Tedavi doktor kontrolünde ve kesintisiz sürdürülmelidir. Fırsatçı enfeksiyonların çoğunu tedavi etmek mümkündür. AIDS’e karşı bugüne kadar kullanılabilecek aşı bulunamamıştır. 

Üste

Test Öncesi HIV Danışmanlığı 

· HIV testi öncesi danışmanlık alınmalıdır. Test sonucunun ne anlama geldiğini iyi bilmek ve ona göre tedbir almak gereklidir.
· Pozitif sonuç kişinin AIDS olduğu anlamına gelmemektedir ancak kişinin virüsle karşılaştığı ve virüsü taşıdığı anlamına gelmektedir.
· Negatif sonuç ise virüsle karşılaşılmadığı anlamına gelmemektedir. Çünkü virüsün saptanabilmesi için belirli bir zaman dilimine gereksinim vardır. 
· WHO sağlık örgütü test sonuçları negatif bulunan kişilerinde şüpheli ilişkiden 6 ay sonra testi tekrar ettirmelerini önermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi